tatil & tatil

yazacağımı söylemiştim, çok uzatmadan başlayayım.

05.12.2008
itron için yolculuk, bizim için bayrama hazırlık günü. celica ile aöf büro'suna gidiyoruz: "erteledik size kitap vermeyi, 22 aralıkta vereceğiz" diyorlar, "aq sizin" diyoruz -tabi içimizden- gün bitiyor bizim için oracıkta.

06.12.2008
itron istanbul'a ulaşmış, celica & ben eskişehir'deyiz sabahtan. öğlen yola çıkıp saatler 16.00'a gelirken bandırma'ya ulaşıyorum. celica'dan ses yok; ne kontörüm ne de mesaj hakkım var, soramıyorum "naptın abi?" diye. herneyse.

bandırma'yla ilgili ilk gözlemlerim çok değişmiş olduğu. ilk değişiklik girişteki tabelada kendini gösteriyor. 111 bin yazıyor nüfus hanesinde. yeni ve lüks binalar, değişmiş çevre vs. vs. "vay be" derken değişmeyen bir şeyin farkına varıyorum, mırıldanıyorum kendime: "yolların çok bozuk be bandırma!" tam bu sırada yoldaki çukurlardan birine giriyoruz, sarsılıyoruz; sanırım yol da beni doğrulamak istiyor.

bu sarsıntı aklıma belalımız "mukavemet"i getiriyor. burulma & eğilme momentleri, sigmalar cart curt. "hay ebeyni mukavemet" diyorum "bari tatil yolunda yalnız bırak beni" bu sırada da anneanemin evine yaklaşmışız, köşedeki bir tabela dikkatimi çekiyor, fotoğraflıyorum:



"anne burası kimin evi?" diyorum. "pinti recep amcanın evinin üstü ama kimin olduğunu bilmiyorum" diyor. "çok tanıyorum ya pinti recep amcayı zaten" diyorum içimden. yüzümde acayip bir sırıtış.

ilk gün anneanemde kalıyoruz annemle. yorucu yolculuğun ardından bandırma'nın meşhur dönercisinde karınlarımızı doyuruyoruz. sonra eve gidip mayışıyoruz koltuk köşelerinde. bilgisayar var evde ama yazmak gelmiyor içimden bloga. "yat oğlum şimdi, yarın yazarsın"

07.12.2008
sabah 09.30'da kalkıyoruz. kahvaltı için. eskişehir'de bulamadığımız değişik çeşitli peynirlerle lezzetli bir kahvaltı yaptıktan sonra telefon ediyorum babama: "kurban bakmaya ne zaman gidiyoruz?" birazdan geleceğini söylüyor. bende fırsattan istifade bloga bir not düşüyorum.

kurban pazarı kalabalık. heryerde hayvanlar, heryerde pazarlıklar. geziniyoruz epeyce. gözümüze kestirdiklerimizi hafızamıza not ediyoruz. bayram sabahı alıp kestireceğiz oracıkta. babannemde kalacağım bu akşam. yola koyulup eve ulaşıyoruz. oraya her gittiğimde yaptığım gibi tv başındaki yerimi alıp discovery channel'da "chop shop" programına takılıyorum. biraz daha zaman öldürüp şuradan gelip geçenleri izlemeye koyuluyorum:



izlerken iki üç satır yazmak istiyorum "o"nunla ilgili. özel bir gün onun için:
"hatırlamadığımı düşünmeni istemezdim ama yapmam gereken bu sanırsam, daha fazlasını yazmam iyi değil biliyorum. iki cümle ile ifade etmekle yetiniyorum kendimi"

şimdilik bu kadar olsun, yarın devam ederiz ; )

Hiç yorum yok: