3-4-5

uzun zaman olmuş yazmayalı. öyle bir süre ki; stajlar bile bitmiş, tatil planları netleşmiş. doğru ya, staj yaparken tatili hayal bile edemiyorduk! yaz okulu olanları bu satırlardan muaf tutuyorum tabi :b

bloga karşı beslenen bu isteksizlik nedendir bilinmez sayın okuyucu. muse - supermassive black hole eşliğinde araç kullanmanın dayanılmaz hissiyatını göz önüne aldığımızda bloga yazmak pek çekici gelmiyor olsa gerek -şahsım adına-.

lafı şu şarkıya getirmişken, bu twilight furyasını anlamış değilim sayın okuyucu. kitapla aram iyi olmadığı için -hayır, bunu söylerken övünmüyorum- uzak kalmış da olabilirim tabi. bir de twinlight'çılar varmış, google sağolsun bunu da gösterdi bize.

her neyse efendim, bu blog yazarlarının abuk subuk işleri var işte. bira-cips-fm 09 üçgeniyle 3-4-5 üçgenine meydan okumayı amaçladığım bu tatilde daha abuk neyim olabilir ki? (burada bira ve cips üçgenin dik kenarlarını, fm 09 ise hipotenüsü oluşturmaktadır.) söylesene sayın okuyucu, dilin varmıyor değil mi?!

son umut: srebrenica

...11 Temmuz 1995, sıcak bir yaz sabahı, Ratko Mladiç, Holllanda askeri gücün hiçbir direnişiyle karşılaşmadan büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla Srebrenica'ya girdi. Silahlardan arındırılmış kenti ele geçirmek Sırplar hiç de zor olmamıştı.
Tarihin en karanlık günlerinden biri olan bu günde, Sırp Televizyonu, soykırımın mimarı Sırp Ordu komutanı General Ratko Mladiç’in bir tepe üzerindeki görüntülerine yer veriyordu. Mladiç televizyon seyircilerine hitaben ‘Türklerden’ intikam alma zamanının geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu söylüyordu...


son umut: srebrenica diye yazmıştım zamanında; içeriği, görüntüsü farklı bir bloga. şimdi sadece futbolla ilgili bir şeyler karalıyoruz oraya. her neyse, konumuz bu değil.

bugünün diğerlerinden ne farkı vardı peki?

bir çoğunuz haberlerde bile görmedi. belki diğerleri gibi; bu satırları okuyan sizin, çöplük hafızanıza kazınamamıştı bile bu katliam. öldürülenlerin boşnak olması değil, insan olması önemliydi. hatta "türklerden" intikam alınması bile önemli değildi. bunların hiçbiri işlenen suçu örtemezdi çünkü.

kafanızın küçük bir yerinde kalsın diye konuştum; şimdi, biralarınızı yudumlamaya devam edebilirsiniz.

lan stajınızı yapın lan

hendese bilen, geometri bilen ve tatbik eden münevverler olarak, staj yapıyoruz biliyorsunuz. şimdi tarihe bakıyorum. üç hafta geçmiş başlayalı. çok olmuş lan, sona yaklaşmışız. (en azından benimkisi yaklaştı.)

daldan dala atlayıp sözü staj günlüğüne getireyim hemen. staj günlüğüm vardı bir tane. vazgeçtim, günlüğe yazmayacağım artık. sıkıldım senden günlük, eeeh yeter!

bu yazıyı bitirmek için aklıma bir şey de gelmiyor. sanırım bunaldım. idare edin böyle boktan bir postla.

unutmadan,sınav gözetmeni olunca kürsüden yaklaşık 50 m uzunluğundaki sınıfın sonunda sesi yankılanan bir asistan mevcut mektebimizde.(lannnn susun olummmm) şimdiden söyleyeyim de sonra nereden geldi bu başlık demeyin. bu yazı bizden tüm genç münevverlere ve onların deneyimli hocalarına gitsin. ali malkoç'a selam ederiz.

şu son paragraftaki kral tv tandansını hissetmeyen yok sanırım.