86

a review of the experimental techniques for the measurement of heat and temperatures generated in some manufacturing process and tribology isimli makalem, arkadaşa anlatılması gereken diferansiyel denklemler dersi ve çalışmam gereken mukavemet beni bekliyor.

tüm yazma hevesim böyle kaçtı işte.

sıfır beş ucu olan var mı?

zor da olsa elim yeni kayıt şeysine gitti. tıkladım bu sayfa geldi.

öncelikle bana kalbin kadar temiz bir sayfa ayırdığın için ç... lan dur. orası burası değil. böyle de amele esprileri sıkıştırıyorum araya sıkılma diye.

*spor salonu işine gülüyordum ama oldu. gidip takılıyoruz. sonra gidip öküz gibi yiyoruz.

*vize haftası gene geldi çattı. bir başladı mı okulun sonuna kadar götürüyor bu fırtına bizi. çancılara selam yola devam.

*makine mühendisliği = öcü! hele birisi makine mühendisliğinde okuduğunuzu duymasın. 1 erkeğe 3 erkek muhabbeti yapmazlarsa başları arş'a değiyor zaten!

seceremi mi tutuyorsun lan liboş?

*sonuç olarak: fiestaaa locaaaa fiestaaa locaaaaa

günün özetinin de özeti

spor salonuna gidiş:1. sınıftaki yeni gelen veletler bütün salonun doldurmuş .ulan 1 tane bile spor aleti de boşta olmaz mı be birader.
spor salonundan çıkış:napalım kısmet değilmiş.biz de dedik basketbol oynarız :)
sonuç:bekle beni spor salonu,perşembe erken gelecem binicem koşu bandına vurucam kırbacı vurucam kırbacı....

minæ

artık yüzüme de söyleyebilirsiniz, minakortis iğrenç bir nik idi.

şimdi düşünüyorum da, ben ismi koyan bi adamın blöğüna girmem yani.

torpil

27 eylül pazar günü. direksiyon sınavı öncesi. sabahın köründen kalkıp sürücü kursunun tepebaşı'ndaki bürosuna gidiyorum. sabah ayazı -ki şu an hasta olmamın sebebidir- iliklerime işlemiş. içeri geçiyorum, ne de olsa 11. sıradayım iki saatten önce bana sıra gelmez. hocaların çay içip yemek yedikleri masalar var içeride. tabi sınav günleri komisyonların yağlandığı yerler o masalar. ikramlar, poğaçalar, nescafeler falan.

her ne ise, o masalara yakın bir yerde boş bir sandalye bulup yerleşiyorum. yoldan aldığım açma'yı yemeye başlıyorum. sınav henüz başlamamış, komisyonlar kahvaltı ediyor daha. derken içeri adamım biri giriyor. ilk elden -kurs sahibi- tarafından karşılanıp benim yanımda bir yerlere oturuyor. hizmet aksamıyor tabi, hatta bu yeni adam "haşhaşlı yok mu ya?" diye azarlıyor birini.

lan, kim bu adam amk? diyorum içimden. -sonradan şube müdürü olduğunu öğreniyorum.- adam simidini yudumlarken telefonu çalıyor. benim de işim yok ya, göz hapsine alıyorum adamı. bir saniye diyor adam telefondaki kişiye. ceketinin cebinden bir kağıt ve bir kalem çıkartıyor.

bir şeyler yazıyor kağıda sonra telefondaki adama herkesin duyabileceği bir sesle: "hangi kurs?" diye soruyor. cevaptan sonra tamam diyerek telefonu kapatıyor. kağıdı önüne koyuyor. simidini yemeğe koyulduğu bir vakit -beni göremez diye- kafamı kaldırıp önündeki kağıtta ne yazdığına bakıyorum:

xxxxx sürücü kursu
xxxxxxx kubilayoğulları
xxxx osmanlılaştıramadıklarımızoğlu (tabiki bunlar değil)

hasssiktir diyorum içimden.

çayının son yudumunu da içip aniden kalkıyor yerinden, "kahvaltı için teşekkür ederim, işim çıktı, gitmeliyim." diyor az önce haşhaşlı yok mu? diye böğüren halinden eser kalmamış halde; nazikçe. söz konusu sürücü kursunun bürosuna doğru yola koyuluyor muhtemelen. elindeki kağıtta yazan isimleri vermeye.

yukarıda da söylediğim gibi, "şube müdürü bu adam" diye fısıldaşıyorlar yanımda.

tekrar "ha sktr" diyorum, "direksiyon sınavı bile mi satılık?"