sonunda ehliyeti hayırladım, ilk kazamı yaptım.
olayın en başına gidelim.
biliyorsunuz, spor salonuna takılıyoruz. gidip ağırlıkların altında ezilerek kendimize eziyet ediyor, sonra bitap bir halde kendimizi eve atıyoruz. işte bugün de o günlerde biriydi. eve gelip sıcacık duşun altına kendimi attıktan sonra mayışmış bir halde beni uykuya itecek oyun olan football manager'i açtım. normalde, ben spor salonundan gelip arabayı babama bırakırım o da çıkar dağa bayıra koşar. hasta olmuş, "içeriye gidip yatıyorum ben, uyanamazsam git anneni al." dedi.
yorgun ve bitkin ben istemeye istemeye tamam dedim.
nasıl olsa uyanır!uyanmadı.
sorun yoktu, ilk kez araba kullanmıyordum, ilk kez de annemi almaya gitmeyecektim. annenin iş yerine gidip anneye
"çok yorgunum pfss" dedikten sonra yola koyulduk. eskişehir'i bilenler için söylüyorum odunpazarı'daki otobüs duraklarına (atatürk lisesi'nin oradaki değil) çıkarken diş polikliniği vardır. şimdi o yokuşu hatırlayın. işte o yokuş.
lanet olası yokuşu her geçişimde kırmızı yanmazsa olmaz! o ışıklarda yeşilin yanmasını (sağa dönmeyecekler için) beklemek ise tam bir işkence. yaklaşık 1,5 dk. kadar bir bekleyişten sonra yeşil ışık yanıyor, yarı debriyaj hazır(!), çekiyorum ayağımı frenden, yavaş yavaş gaza basıyorum. ama o da ne? araba ileri gideceğine geri gidiyor.
"lan!" diyorum biraz daha yükleniyorum gaza. sonuç değişmiyor. derken çaat diye bir ses. "
eyvah gitti" diyor annem. yediğim kornalar da cabası. şok olmuş şekilde dikiz aynasına bakıyorum arkadan bir polis bana doğru geliyor!
kaza olmuş. her şey hazır sanıyordum oysa ki! vitesi boşta
unutmuşum!! sabaha kadar gaza bas nafile gene öne gitmez o araba bre salak!
konsantrasyon kaybı diyelim daha masumane hea?!
"
ehliyet var mı?" diyor polis "
var" diyorum. veriyorum ehliyeti, hemen hasar tespit çalışması. unutmadan söyleyeyim polis aracına çarpmıyorum. polise ait sivil bir araç. aracın sadece plakalığı (plaka değil, plakanın takıldığı o siyah plastik hede) hasar almış. polis gayet sakin. "
buradan bir insan da geçebilirdi,
plaka hiç sorun değil" diyor. "
dikkatli ol" diye ekliyor. "
hatamı kabul ediyorum, kusura bakmayın" diyorum polise. annem ise hasarı karşılamanın peşinde. kabul etmiyor tabi polis. ne dediğini de bilmiyor kadıncağız. elindeki poşetleri dört bir yana fırlatmış. tekrardan
"kusura bakmayın" diyorum plakasını söken polise ve arabaya doğru yöneliyorum.
vitesi bire takıp kalkışı gerçekleştiriyorum. eve ulaşıp olayı babaya anlatıyoruz. "
olucak tabi o kaza boşverin arabayı size bir şey olmasın!" diyor.
sonra hiç işim yokmuş gibi gelip buraya yazıyorum.