minakortis: the last keybender

sabahtan beri tuş, mouse, işlemci ne geçtiyse elime büküyorum. paso büküyorum. appa niyetine de emektar bilgisayar sandalyemi kullanıyorum. tek eksiği uçamıyor oluşu. ha bir de iletişim sorunumuz var. hakaret etmeden bir yere gitmiyor. ben gibi bir adamı zorla çemkirtiyor. (bkz: çemkirmek). hemen özet geçelim:

spiderman'in ağ atmayı öğrendiği sahneyi hatırlayanlar şimdi spiderman'ın yerine beni koysunlar. ben el kol hareketi yapmıyorum ama. "yip yip" tarzı bir bir kelime bulacağım sandalyem için. "hadi" diyorum sandalyede tepki yok. "horsi hadi" diyorum gene tık yok.

"oğlum"
"aslanım"
"kartalım"
...
"aşkitom" !!?? (hadi ordan demedim öyle bir şey; zaten desem hareket edeceği varsa da etmez)
...

liste uzadıkça uzuyor. sinirleniyorum haliyle.

"eeeh yeter be s... git lan!" diyerek basıyorum tekmeyi. ohooo bir de bakıyorum benim sandalye ufka doğru yol almaya başlamış. "buldum!" diyorum. ehe küfredince istediğimi yapıyor çakal. "gel lan buraya yoksa polise veririm seni" diyorum. "pardon abi hata yaptıysak affet" dermiş gibi tekerlekleri birbirine dolaşmış halde geliyor yanıma. şimdi işin yoksa bir de tekerleklerle uğraş. "hey güzel Allah'ım, sizi bana sayıyla mı verdi?" diyorum.

"tamam hakaret edince oluyorree!". eojfksdkljf.

özetimi burada bitirirken ben de "tuş"bükme eğitimine devam ediyorum bilgisayar başında. şu dersleri bükmeyi öğrendiğim zaman da avatar olucam. yandınız olm.

insan kendini çizgi filme kaptırınca ortaya yukarıdaki gibi fantastik bir yazı çıkabiliyor. aldırmayın bana, normalde böyle biri değilim.

not1: şimdi de böyle biri değilim. bakmayın öyle kötü kötü. : ))
not2: eskişehir ve civarında altında peluş oyuncağıyla "yip yip" diye gezen biri görürseniz bilin ki o ben değilim.

Allah ulan

ben yazmadım onlar yazmış:

ironi mi diyeyim bilemedim ama olayın dibine vurmuşuz.

okul olmayınca sıkıntı basıyor insanı. tek işinizin sınav sonuçlarının açıklanmasını beklemek olduğunu göz önüne aldığımızda durumun vahimliği artıyor. gezmiyoruz, görmüyoruz ki bize iş çıksın. zaten bu ay'ı boş geçtik zaten blog yazarları olarak. iki hafta süren final maratonu yazma şevk'imizi götürdü, umut ediyoruz ki satamadan getirecek.

tatilll tatiil tatil tatilll
geri verecek buharlaşan şevk'imizi

umuyoruz.

um ulan!

anket #2

bir blogda açılabilecek en aptal anketlerden birini -kafama öyle estiği için- bitirdim. yazımız baskıya girmeden önce oluşan sonuçlara göre 12 kişi bloga uğramış, 11 kişi ise bloga uğramayıp bir arkadaşına bakmış. ehe neyse yeni anketi açıklıyorum:

aşağıda yazarlardan hangisi ya da hangileri -24/01/2009 22.39 itibariyle- açıklanan sınav sonuçları neticesinde yaz okuluna gitmeyi garantilemiştir?

a-) itron
b-) minakortis
c-) celicasupra
d-) itron & minakortis
e-) celicasupra & itron
f-) minakortis & celicasupra
g-) hepsi
i-) hiçbiri

cevapların yorum olarak bu konuya ya da posta yoluyla -açık adresinizi mutlaka yazın- PK 26020 minæ/eskişehir adresine gönderilmesi rica olunur. sol tarafa sadece linki koyacağım, nasıl anket bu demeyin; ben öyle istedim işte. ayrıca itirazın mı var? varsa yoruma yaz ne bileyim ben?

ayrıca bilenler arasında yapacağımız çekilişte bir kişiye ödenmemiş esgaz faturası, teselli armağanı olarak da katılan herkese birer 0.7 uç veriyoruz. blogger, blogger olalı böyle anket görmedi abla ne diyorsun?

not: d@nGeRouSs kızmasın, çünkü sen çancısın!

ohhh beee





Bildiğiniz gibi bu aralar bloğu epey bi boşladık.bunda en büyük etken 2 hafta süren sınav maceralarımızdı ve nihayet dün bitti.üstümüzden adeta bi yük kalktı yerine ise tatil girme mutluluğu sardı.biliyorum bloğa yazmaya yazmaya biraz zorlanıyorum ve parmaklarım sadece kalem tutmaya alıştığından klavye düzenine ayak uyduramıyorlar ya da sabah sabah onlar da benim gibi daha uyanamamışlar.

.


-sıkıntılı final gecelerinde uyanık kalmak kadar uyumamak da sorun teskil ediyor bizler için... Sözüm final gazilerine ama onlar şu anda ders çalışmakla meskulkene ben burada yazı yazıorum(tahmin ediyorum ki ders çalışıyorlardır =S)

-Çalışmaktan kafamız iyice bulandı bu aralar, bloğu unutmadık tabi bu arada sadece yorum yazık durduk ama ne edelim, yazı yazmak bizim için zaman kaybı gibi geldi sanki, gerçi zaman kaybı olan çok şey var... Blog onlardan sayılmaz diyorum, seni unutmadık blog merak etme diorum :)
-Yan tarafa güzel bi diferansiyel resmi koyuyorum... :) Bana sadece acıyı ve dersleri hatırlatıyor resım, gerci size ne anlatır bilmiyorum ki??? :)

hepimiz α-ferritiz


blogdaki "post" yoğunluğunun azalmasından da anlayabileceğiniz gibi, final haftasındayız. ayrıca başlıktan da anlaşılabileceği gibi (anlayamıyorsanız da sorunu kendinizde aramayın), bugün malzeme bilimi dersinin finali vardı. biliyorsunuz blog çancı kaynıyor, malzeme dersi onlara selam eder ; )

finallerde şansa ihtiyacımız var, bize şans dileyin : ))

YENİ TEKNOLOJİ VECTA!!!!


100m2 evimi ayda kaç YTL’ye ısıtabilirim? Vecta elektrikli ısıtıcılarla evinizin her noktasını kış şartlarında ortalama aylık 100 YTL civarında ısıtabilirsiniz. Kombi radyatörlerinizi, VECTA kombi radyatörleri ile değiştirdiğinizde doğalgaz faturanız %20-45 arasında düşecektir.

Yer ve konuma göre değişmekle birlikte diğer ısıtıcılara kıyasla 3’te birden, 6’da bire kadar daha düşük enerji sarf eder. Kısaca ayda 180 YTL harcayan bir elektrikli ısıtıcı yerine Baytek in ısıtıcıları kullanıldığında rakam 30 YTL ye kadar düşebilmektedir.

Geri dönüsümlü bir malzeme olduğundan çevre sağlığına duyarlı bir metaldir.

Goruldugu gıbı bu urun yuzyılımızın icatlarıarasında yer alabılcek bır ıcattır. Burda sadece kısa bır bılgı verdim arastırmak size kalmis:D

Ayrıca sunu da belırtmeden gecemicem; bu yeni teknoloji sadece ısıtma alanında kullanılmıo en azından sımdılık:D

Soyle bır ornek vermek ıstıyorum:

Her evde bulunan ampullerınız (enerji tasarruflu:D) ortalama 21 watt'lık enerji harcamaktadır. Bu teknolojiyle uretilen bır ampul 2 watt'tan daha az bır enerji harcamaktadır=))) Test edilip onaylanmıstır:D

Bunlar sadece en basıt ornekler:D

Butun bunları nerden bıldıgımı merak edıyosunuzdur herhalde:D Kuzenim VECTA'yı ureten sirkette calisio ve bunlar daha baslangıc...
NOT: Nano teknoloji ürünüdür..

başlık falan yok


bilgisayarım çöktü blog.
babamın laptopuyla yazıyorum bunları : )

belki de bir işarettir bu?
sınavlara çalışmam için gönderilmiş bir işaret.
-sen çalışmamak için elinden geleni yapıyorsun; bak canberk, seni severiz bilirsin. gel etme kendine yazık, derslerine çalış!
olabilir yani, olaya iyi taraftan bakmaya çalışıyorum.

fotoğraftaki ebola virüsü, dikkat edelim bulaşıcıymış ^^

just do it!


-İnternetten girelim bakalım bi foto indirip koyalım dedim... Karsıma harıka bi foto cıktı :)

-Artık ben altına ne yazssam, diye duşünmüyorum yorum aynen size ait :)

sıkıntı


düşmüş ve düşecek niceleri için

geleceğe dönüş




herkes onu 80 lerin geleceğe dönüş filmiyle tanıdı.Dr.Browns un zaman makinesiydi.gerçek hayatta ise DeLorean olarak sokaklarda dolaştı.asıl adı DMC-12 olan arabayı üreten firma daha sonraki senelerde kapanır ve bu araç da tarihe karışır.bu aracın tekrar üretileceği konusunda duyumlar almıştım bir zamanlar.artık ne kadar doğru ne kadar yanlış bunu zaman gösterecek.




kedi ölür


tıklayın, büyütün, okuyun efendim.

karda yem arayan kuşlar misali bloga yazılabilecek bir şeyler bulmanın sıkıntısı içerisindeyim.

günlerdir evde oturan ve dış dünyayla tek bağlantısı internet olan ben, dün filistin hakkında bir şeyler yazmak için oturdum sandalyeme. olaylara daha farklı bir cepheden, halkına ihanet eden terör örgütü hamas'tan bahsetmek istediğim bir kompozisyon hazırlamak amacıyla başladım yazmaya. olmadı. olaylara bağlantı kurmaya başladıkça konu dağıldı, uzadıkça uzadı. hitler'den, siyonizmden ve daha öncesinden girip amerika, ab'den çıktığım; hamas'ın türkiye'deki yansımalarına değindiğim konular birbirine bağlandıkça daha çok bitirme tezini andıran bir yazı çıktı ortaya. yazmaktan vazgeçtim ben de. üstelik siyasi içerikli bir yazıyı buraya aktarmak ne kadar doğru olurdu?

her neyse, final haftalarının yaklaştığı şu günlerde dankekten mühendis adayının düşünmemesi gereken işlerle uğraşmak zaman kaybı mıdır? değil midir? bunu düşünmek için bile zamanı olmaması gereken ben diğer "tab"da avatar: the last airbender'ı izlerken vicdan azabı duymalı mıyım yoksa hayatın güzelliklerinin tadına mı varmalıyım?

hafiften saçmaladım, farkındayım.

buzzzz gibi bir hava

ocağın ilk günleri...kar çaktırmadan ince ince yağıyor.yollar ise karla kaplanmış.derken blogu bir kaç gündür boşladığım aklıma geliyor.bir yandan camdan bakıyorum bir yandan da acaba ne yazsam diye düşünüyorum.en sonunda içimden gelen bir ses gel otur şu bilgisayarın başına gerisi gelir dedi.ve işte yeni yılın ilk yazısına başladım.başlık konusunda yine pek yaratıcı değilim.yazıyı yazıyorum fakat adam akıllı bi başlık bulamıyorum.umarım en kısa zamanda buna bi çare bulurum nasıl olacaksa o iş...

bugün kanalları gezinirken yaklaşık 5 aydan beri izlemediğim kavak yelleri dizisi karşıma çıktı ve direk şok.o onunla çıkmaya başlamış diğeri bilmem kimle kimin eli kimin cebinde belli değil.hele efenin aslıyla çıkması insan kankasının eski sevgilisiyle çıkar mı yav olacak iş değil dedirttiriyor.efenin eski sevgilisi su da başka bi elemanla mine ise bir başkasıyla.yani anlayacağınız o eski hali gitmiş başka bi kavak yelleri gelmiş.tabi eski dallas dizisinin önemli oyuncusu ceyar ın katkılarıyla.

yılbaşım nasıl mı geçti?fena değildi.gezme tozma ve eğlenceden sonra eve gelip sabahın 5 ine kadar gözlerim yoruluncaya dek death note u izlemek bence çok zevkliydi.burdan anime sevenlere duyrulur :)

penceremden


dışarısı deli gibi soğuk. hızı saatte 239048 km'yi bulan rüzgarla beraber tipi haline dönüşen kar. fotoğrafta düzenleme yok, kar tanelerinin hızına makina bile yetişemiyor...

-deli soğuk ne demek yav?

death note - güzel bir anime -


- Death Note'a ismi yazılan insan ölür. İsmi yazıldıktan sonra 40 saniye sonra ölüm nedeni, ölüm nedeninden 6 dakika 40 saniye sonra detaylar yazılabilir.
- Death Note'u kullanan biri, öldüreceği insanın yüzünü görmüş olmalıdır. Aynı isimdeki diğer kişiler bu şekilde etkilenmezler.
- Death Note'u kullanan insan ne cennete ne cehenneme girebilir.
- Death Note başkalarına verilebilir. Ancak bu durumda onunla ilgili tüm hatıralar kişinin aklından silinir.
- Death Note olanaksız şeyleri sağlamaz.
- Shinigamilerin(ölüm tanrısı) gözleri, insanların adı ve soyadını, yaşam süresini, yaşını vb. gösterir. İnsanlarla bu gözler değiştirilebilir ancak karşılığında insan ömrünün yarısı Shinigami'ye geçer.
- Bir Shinigami, insan hayatını kısaltmak için yaratılmıştır. Bunu uzatmak için defteri kullanan Shinigami ölür.
- Death Note, eğer bir insanın eline geçerse, deftere önceden sahip olan Shinigami, o kişiyi 39 gün içinde bulmalıdır. Bu kitap ölüm tanrısı ile insan arasında bir bağ olacaktır.

-Hikayemiz, Ryuk adında bir ölüm tanrısının (Shinigami), Death Note (Ölüm Defteri)'ni dünyada kaybetmesiyle başlar.Ölüm Defteri, bir okulun bahçesine düşer. Bu okulun öğrencilerinden Light defteri bulur... Bir defter neler yaptırabilir, derirtiyor adama, kesinlikle izleyin derim...

-Beni karakterim MİSA!!! (güzel kız hani ondan) gerçekte L'in düşünce ve planlamasına hastayim tabi...

izdüşüm

en son yazımızın üzerinden bir sene geçmiş.
-lanet olsun dostum aşağıdaki yazıyı kim yazdı hea?
-üzgünüm ama konuya giriş yapabilmek için bu iğrençliğe ihtiyacım vardı.

evet efendim, bültenimize yılbaşından derlenmiş haberlerin turuyla devam ediyoruz. bir nevi "yeni yılın üstten görünüşünü çiziniz. (15 Puan)" sorusunun yanıtını veriyoruz. merak edenler okumaya devam etsin, etmeyenler sonraki bloga tıklasın ne biliyim?


saat 17.45 civarı, ismi önemsiz süpermarketin içki reyonunun önü

eskişehir'de soğuk geçen bir yılbaşı gecesi. diğer günlerden farklı bir yanı yok hani varsa da o fark bize yansımamış. cebimizdeki parayı barlara bağışlamaktansa; sıcak arkadaşlık ortamı içinde çin malı kalitesiz plastik ve kartondan yapılmış tombala oynamayı, trt'de yeni yıla girmeyi tercih edenlerdeniz biz.

yediniz mi?
yemediniz.

yukarda yazdığımın kısmen doğru olduğunu kabul edelim şimdi. evet, bu yılbaşı "eller havada kop kop" olaylarına uğramadık. hatta sade birer vatandaş gibi "kırmızı don uğur getirir" ya da "yeni yıla nasıl girersen öyle geçer" geyiklerine bile girmedik.

işin aslına gelelim, evdeydik efendim. viski, cips ve fındığın eşliğinde yayıla yayıla oturup geyiğin dibine vururken yakalandık 2009'a. "ay yazıkk" bakışları fırlatmayın ekrana, görüyorum buradan ayıp oluyor ama.


terlik ve ayak bana ait, evet.

şimdi bu yazıda; rakı bira kardeş tekila kalleş diye bağıran sarhoştan, sevgilisiyle fantazilerini bizimle paylaşan insancıktan, doktorlar caddesinde halay çekenlerden, yanındakini d@nGeRouSs sanıp derdini anlatan salak çocuktan (kim ki bu dankek?), ikinci birada leyla olup sokakların bokunu çıkartanlardan, sabaha karşı açık internet kafe arayan ilginç insan topluluğundan bahsedersek işin içinden çıkamayız. orasını da sizin hayal gücünüze bırakalım ;)

küçükçük not: aslında, uyandığında değişen tek şeyin takvim yaprakları olduğunu anlamak çok zor değilmiş.
küçükçükçük not: sabaha kadar death note! x)

okeye dördüncü

artık d@nGeRouSs da aramızda. istatistikçinin penceresinden gözlemlerini burada paylaşacak. kendisine hoşgeldin diyor, hayırlı olsun dileklerimizi sunuyoruz.